Üniversite sınavında iyi bir puan elde edememiştim çünkü sınav zamanında staj yaptığım için derslere pek çalışma imkanı bulamıyordum. Ya zaten öyle bir imkanım olsa bile çalışmazdım yani ne o öyle ya okulda matematik sınavının olmasına 1 hafta kala, o 1 haftanın içinde de matematik kitabının hepsini yalamış yutmuş bütün formülleri de iyice beynine monta etmiş, sınavda da kağıdın da bir nokta koyacak kadar bile boş yer bırakmamış, kopya vermemeyi de kendine hayat felsefesi edinmiş inek embesiller gibi okuyupta einstein olacak sanki. Ayy hepsinin alayını sikmek istiyordum var ya artık sokağa çıkıp "biri siksin la şunları ! "diye haykırasım geliyordu. Ya kızım o kadar çalışmıssın bize de göstersen bir sorucuk ne olurdu? mübarek hep kendilerine müslümanlardı. Sınav sırası zamanında önümde sağımda solumda ne kadar inek oturuyorsa ilk başta onlardan nazikçe kopya çekiyordum eğer kopya vermezlerse hoca arkasını döndüğü an saçlarından tutup kafalarını masa ile birleştiriyordum ama yinede bana mısın demiyorlardı hepside aynıydı bir tanesi bile kopya vermiyordu. Artık onların özel bir "inek" derneği mensubu olduklarını ve her sınav zamanlarından önce o dernekte buluşup inekler konseyi toplantısı yapıp topluca kimseye kopya vermeme kararı aldıklarını falan düşünüyordum. Bir de ben kız meslek lisesinde okudum böyle her yer memeli insan kaynıyordu okulun hademesi bile memeliydi o derece yani etrafta bir tane bile erkek göremediğim için her gün okula gitmekten nefret ediyordum sırf bu yüzden de o sinirin etkisiyle ben hep ineklerden hıncımı alıyordum onları dövüyordum böyle kollarını mollarını mıncırıyordum kantin de onların sırasını kapıyordum merdivenlerden onları itekleyerek geçiyordum falan. Neyse akşam annem eve geldiğinde dershaneye gitmemek konusunda babamla konuşması için ona yalvardım fakat meğersem annemde bu haince planın içindeymiş ikisi bir bu ortak kararı alıp bana haince tuzak kurmuşlar. O kadar ayaklarına kapandım annemin yapmayın etmeyin noğğlurr lütfeğğnn beni kendi doğal vahşi yaşamıma salın diye ama Nuh dedi peygamber demedi karı.
Ya dershane bana göre bir ortam değil bir kere. Her yerde elinde test kitaplarıyla "hocam" kelimesini ağzından düşürmeyen hocasının gözünde kendini numberone zanneden mallarla dolu bir binanın içinde ben o kadar inekle aynı ortamda bulunamam bu benim fizik kurallarıma bile aykırı bee! İki gün sonra benim dersler başlayacaktı ve ben daha dershanenin nerede olduğunu bile bilmiyordum onu geçtim dershanenin adının ne olduğu konusunda bile hiçbir fikrim yoktu zaten de siklemiyordum. İki gün sonra babam aradı dershanenin adını ve adresini verdi.Yapacak bir şey yoktu kurbanda kesilecek kurbanlıklar gibi boynumu eğdim ve paşa paşa gittim dershaneye kayıt mürosunda sapık birine benzeyen bi adam vardı zaten tipide aynı tecavüzcü çoşkuna benziyordu kesin akrabası falan.Neyse gittim yanına "merhaba ben…" demeden aa sen o kızsın dimi geldin demek merhaba hoşgeldin ben ahmethaşimoğullarından deli bedri vs.vs.. beni sınıfıma götürene kadar merdivenlerde salak salak sorular sorarak beynimi sikti resmen.Adamın sorduğu şorulardan bir tanesi de "babanız eve kaç haftada bir geliyor?" Sanane amık kaç hafta da bir geliyorsa gelir napıcaksın eve hoşgeldin partisi mi düzenleyeceksin hey allaam ya. Sınıfa bir girdik aboow fiş aneyy !! oda ney? ben sınıfta karşımda böyle ders çalışmaktan zayıflamış yanakları içine çökmüş gözleri yuvalarından dışarı fırtlamış ayıp yeri deliğinin kemiği bile dışarı pörtlemiş,yüzü sivilcelerden gözükmeyen, saçları dökülmüş,sınav streslerinin onlara verdiği yıpratıcı heyecan yüzünden ellerinin kenarlarının bir kısmı tamamen yok olmuş bir grup inek beklerken;elleri kolları dövmeli kulağında 5 tane birden küpe olan daha benim bile kulağımda o kadar delik yok saçlar o biçim sanki biskolata reklamlarından fırlamış gibi insana benzeyen ama taşakları olan melekler çıktı karşıma.
Sınıfa girdiğimizde derste oldukları için hoca da vardı ve sürekli bana "hoşgeldin,nereden geldin?,adınız ney? v.b" sorular soruyordu fakat onun sesi bana uzaktan duyduğum ama nerede olduğunu bir türlü anlayamadığım arı vızırtısı gibi geliyordu çünkü sonda çaprazda oturan bir tane çocuk vardı kasları mübarek 300 voltluk 1120 beygir motor gücündeydi birde çocuk esmerdi hatta kapkaraydı desem yeridir çocuk bildiğin Nutella gibiydi yani. Sarışın erkeklerden nefret ediyorum hele o Türkiye'deki bütün ergenusların ona neredeyse tapıp faceler de bilmem nerelerde fotoğraflarını koyduğu, her gün magazin programlarında "genç kızların sevgilisi" başlığı adı altında boy gösterdiği Kıvanç Tatlıtuğ dan tiksiniyorum zaten ona da söyledim her şeyi açık açık bu ilişki bu şekilde yürümez seni ilerideki doğacak olan çocuklarımın babası olarak hayal edemiyorum bir daha beni arama rahatsız etme hem ben helal süt emmiş bakire bir kızım öyle her gün ünlü sevgilisinin yanında bilerek magazinlere yakalanmak isteyen sürtük orospu karılar gibi "çekmeyin yağğ biz sadece arkadaşığğzz " ayakları yapamam dedim siktiri çektim sonuçta benimde bir ailem var.Sarı çiyan nolucak. Ama benim Nutella’m öylemi? O nasıl bir tatlılıktır öyle yeaa resmen çocugu böyle içime sokup "gel yavrum senin yerin de yurdun da ana vatanın da burasıdır gel il-ilçe sınırın olayım çiz beni" diye çocuğun üzerine atlayacaktım.Tabi ben o esnada hemen hayallere daldım. Ben onun o şehvetli kaslı vücudundan bal döküp yalıyordum oda bana Ooo yeaa baby gibi şeyler söyleyip kendinden geçiyordu bayağı bildiğin sexi, ateşli fantaziler içerisinde yanıp tutuşuyorduk ta ki hocanın bana "kızım beni duyuyor musun? "sorusunu duyana kadar o pis, kancık karı hayallerimin içine sıçmıştı tamda en önemli heyecanlı yerine gelmiştik bir de coğrafya hocasıymış o karıyı alacan böyle İstanbul köprüsün tam ortasında becericen hem Asya kıtası,hem de Avrupa kıtası izleyecek !!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder